Şehirle sanat iç içedir ve şehirlerin bir ruhu, bir kalbi vardır. Bu ruh, şehrin kalbine nüfuz ederek bütün kenti sarar. Hiç kuşku yok ki sanata en çok etki eden kentlerden biri de İstanbul'dur. İstanbul, içinden deniz geçen tek dünya kenti olduğu kadar, edebiyatımızda en fazla konu olmuş, adına şiirlerin, şarkıların yazıldığı, şairlerin ilham kaynağı olan, sadece Türk edebiyatının değil dünya edebiyatının da dikkatini çeken eşsiz güzelliğe sahip bir dünya kentidir. Kimi ediplerimizin hiç ayrılmadığı, kimi ediplerimizinse hiç görmediği halde duyduklarından etkilenerek güzelliğine vurulduğu bir kadim şehirdir İstanbul.

Üzerine şiirler, romanlar, şarkılar yazılan İstanbul, tarih boyunca birden fazla medeniyetin merkezi olmuş, zenginliği, savaşları, felaketleri yaşamıştır. Neredeyse yazılan her eserde İstanbul övülmüştür. İstanbul'u olumsuz olarak eleştiren edipler de vardır ki - özellikle Tevfik Fikret, Sis adlı şiirinde, devrin atmosferi ve bireysel tavrı dolasıyla İstanbul'u 'kirli bir kadına' benzetirken; Yakup Kadri Sodom ve Gomore adlı romanında İstanbul'u 'günahlar şehri' olarak ifade etmiştir- bunlar bir elin parmaklarını geçmez.

Yabancı edebiyatçıların, gezginlerin, diplomatların siyasi tutum ve davranışlarını bir kenara bırakırsak onlar da İstanbul'u oldukça övmüşlerdir.

Napolyon Bonapart'ın, 'Dünya bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu.' dediği kenttir İstanbul.

Haftada üç dini töreni bayram günü olan İstanbul...

Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan İstanbul...

Günümüzde ise bazılarınca hala bir cazibe merkezi olan, kimilerince ise bir an önce gidilmesi gereken, tersine göçün başladığı karmaşık, kozmopolit bir kenttir İstanbul.

18. yüzyıl şairlerinden Nedim'in, 'Bu şehr-i sitanbul ki bi misl ü behadır / Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır' - 'Bu İstanbul şehri ki, paha biçilmez onun, tek bir taşına Tüm İran mülkü fedadır.'

Yahya Kemal'in,

'Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.'


Orhan Veli'nin, 'İstanbul'u Dinliyorum, gözlerim kapalı... Rumeli Hisarı'na oturmuşum,
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum... İstanbul'un orta yeri sinema garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama...'

Nurullah Genç'in, 'Gemiler gidiyor, sen gidiyorsun beni İstanbul'a terk ediyorsun.'

Necip Fazıl'ın, 'Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...'

Bedri Rahmi'nin , 'İstanbul deyince aklıma bir masal gelir Bir varmış, bir yokmuş...'

Ümit Yaşar Oğuzcan'ın, 'Sana geldim, içim ümitlerle dolu, beni sarhoş etme İstanbul, ne olur.' dediği ve daha pek çok şair ve yazarın farklı duygularla övdüğü, İstanbul...

İlle de İstanbul İlle de İstanbul!